Translate

8 Aralık 2015 Salı

...

Yanılmıyorsam 7 ya da 8 yaşlarımda yazar olmak isterdim. 9 yaşımda ressamdım ondan eminim. Müzikte Beethoven ve Vivaldi benim için ne kadar özelse, edebiyatta da Dostoyevski ve Balzac öyle. Hem çocukluğumdaki yerleri özel hem de ikisiyle farklı ortak noktalara sahibim. Çok kahve içtiğimi düşünenlere genelde Balzac'ı örnek gösteririm ki evet günde 40 fincan kahve içmeden yapamazdı. :) Sonradan öğrendiğime göre Dostoyevski'de de dikkat dağınıklığı varmış ve konsantrasyonunu sağlamak için çizermiş(Defterlerimin arkası çizdiğim karikatürlerle doluydu.) Aşağıdaki linkte Dostoyevski'nin eskizlerini bulabilirsiniz:
http://cultureru.com/category/visual-arts/pictorial-souvenirs-of-russian-writers/f-dostoyevsky-1821-1881/


The New Yorker'ın makaleleri güzel, konu The Grand Budapest Hotel olunca daha da güzel ya da bilen bilir Stefan Zweig'ı çok sevdiğimden böyle düşünmüş olabilirim. :)
http://www.newyorker.com/culture/richard-brody/stefan-zweig-wes-anderson-and-a-longing-for-the-past

Bu arada unutmadan; ''Seçmediğimiz vatanlar uğruna savaşırız.'' 2. Dünya Savaşı olmasaydı ya da doğduğu yer Avusturya değil de Brezilya olsaydı Zweig'ı bu kadar tanıyabilir miydik acaba?