Translate

25 Şubat 2015 Çarşamba

...



Kendinde değiştirmek istediğin özelliğin nedir diye sorsalar şüphesiz ki hayatımda yer etmiş canlı - cansız her varlığa derinden duyduğum bağlılık derim. Kilyos'taki son haftamda dolabımı boşaltırken son kez bakıyorum dolaba, evet diyorum bu askı şu elbisenindi ve sol köşede dururdu. Sebebi nedir, avantajları var mıdır bilmem ama dezavantajı olduğu kesin. Hafızama kaydettiğim her bir ayrıntıyı öyle anlarda tekrar yaşıyorum ki saniyesine kalmadan al pasaportu, bileti, bin uçağa git diyorum içimden. Ama o insanlar, o anlar, o hostel, o şarkı ki adını anımsamadığım halde bi' valse tanık olabilecek en güzel şarkı, 4 ülkeden 4 insanın ana dilinde olmayan günaydınlarıyla şenlenen odam olsun. Elif'le kahkahalarımız yine saat 8'den sonra in cinin top oynadığı Heidelberg sokaklarını çınlatsın, Kolombiyalı aile bana yine Bel-Air durağında resital versin ve ben ilk gelen tramvayla hostelimin yolunu tutayım, şehrin en ucuna kadar gidip Carouge sokaklarında kaybolayım, CERN dönüşü konferans dosyası taşıyan kollarım Rue du Rhone'da yeter artık Melisa desin de bi' köşede oturup insanına yabancı olduğum Cenevre'yi izleyeyim ve ben çocukluğumdan beri aşık olduğum Fransızcayı(Almanca başka, orası ayrı) saatlerce dinleyeyim. 


Bu saatte, buraya dönüşümün nedenleri aranıyorsa 1.si, iki gecedir aklımdaki teorinin uykumu bölüşü diğeri sevdiğim bir şarkı sayesinde kendimi blogunda bulduğum Boğaziçi mezunu yarı adaş(Melis'miş adı:) ). Bazen öyle yazılar oluyor ki seni yazmaya teşvik eden şey her neyse çıkıp geliveriyor.

Hiç yorum yok: