Translate

2 Eylül 2016 Cuma

İzmir'e döndüğümden beri emekli hayatı yaşıyorum. Sabah yaparım filtre kahvemi, bi' süre balkonda kahvaltı eşliğinde gazete okur, körfezi izler ve bu süreçte kahve - su - şeker oranı üzerine muhakeme yaparım. Açlık şekerimin alt sınırı görmesi bana istediğim kadar şeker kullanma hakkını tanır, ancak ben tatlı sevmem. Hadi şeker attık diyelim, bu noktada şekeri çözecek su oranı çok çok önemli ki aynı oranda kullanacağım kahve miktarını da belirler. Sonuçta bi' Balzac değilim ve o kadar kahveyi içemem.

Peki beni bu sabah evden çıkartan şey neydi? Bana hafta sonu sabahları Cenevre'deymiş hissi yaşatan Migros kruvasanlarından almaya Balçova'ya gittim çocuklar. Gün içerisinde hastaneye zaten gidecektim; kruvasanlarımı alır, bi' yerde iki bi' şey okur, o süreçte aldıklarımı yer ve tabii kahve içer, sonrasında doktora giderim diye düşündüm. Keşke düşünmeseydim, keşke gitmeden kliniği arasaydım da evden çıkmasaydım. Teoride sonbaharı ama pratikte 15 Eylül'e kadar yazı yaşayacak olan İzmir, tansiyonumu yerlerden toplattı çocuklar. Dönüş yolunda 65 yaş kartını doğum yılına göre vermemeliler diye düşündüm. Ruhu 75, bedeni 22, daha geçen hafta 2001 doğumlu zannedilen -hoşuma gitmedi değil- biri olarak otobüste bu duruma pasif direniş gösterdim. Bu ne sıcak, bu ne nem? Doktor da Pazartesi'ye kadar yokmuş. Yolda ve Balçova'da geçirdiğim süreleri de sayarsam hayatımdan bugün 3 saat çalındı.

Tüm bunların dışında okunması gereken makaleleri bitirip abstract çıkartıp DESY'ye yolladım, kabul edildi. Bi' oh deyip beyaz biramla sarı loş ışık altında seyahat planı yaptım, ancak gidebildiğim tek nokta İzmir - İstanbul'du. Vizedeki belirsizlik müze planı çıkarmamı engelledi ki daha önce de söyledim, belirsizlikleri sevmem.

Güzel şeyler olmadı mı? Oldu tabii. Mesela warm dense matter dan nasıl füzyon enerjisi üretebileceğim üzerine biraz kafa yorup yemek hazırladım. Bilimsel olgular ya da teoriler üzerine düşünürken gözüm başka şey görmüyor. Varsın vize çıkmasın, bu fikri ileride kullanabilirim. Babamla yemek yemeyi seviyorum, birbirimizle vakit kaybı yaratmadan hayatımız ve ilgi alanlarımız ile ilgili kısa sorulardan oluşan diyaloglar kurup yemek sonrası odalarımıza dönüyoruz. Gerçi bizim ev, annem ve kardeşim varken de sessiz.









Hiç yorum yok: